Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla
Siz de tıpkı,
sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları ve çocukları daha
fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin,
paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece
faydalandınız ve onların daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte
onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana
uğrayanların ta kendileridir. (Tevbe 69)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları;
Birleşmiş Milletler üyesi bulunan veya üyesi
olmayan tüm ülkelerin ve halkların menfaatlerini korumak için kurulmuş
değildir. Aksine bir çıkar ve menfaat örgütlenmesidir. İkinci dünya savaşından sonra galiplerin
kendi çıkarlarını korumak ve kendi aleyhlerine olabilecek her şeye müdahale
etmek için tesis ettikleri bir kuruluştur. Bu güne kadar da galiplerin
çıkarlarından başka hiçbir şeye hizmet etmemiştir.
İkinci dünya savaşının galiplerinden oluşan
güvenlik konseyi veto hakkıyla kendi aleyhlerine olabilecek her şeyi veto edip,
kendi lehlerine olan her şeyi karara bağlamışlardır. Bazen mazlumlarında
lehlerine kararlar çıksa da bunlar hiçbir zaman uygulamaya konulmamış hayata
geçirilememiştir. Bunun en belirgin örneği Siyonist İsrail çetesinin aleyhine
çıkarılan kararlardır. Siyonist çete hiçbir zaman alınan bu kararlara uymamış,
birleşmiş milletlerde her hangi bir yaptırım uygulayamamıştır.
Yer yüzünde var olan sorunların tamamına yakını
birleşmiş milletler güvenlik konseyinde bulunan ülkeler ve bunların müttefiklerin
den kaynaklanmaktadır. Bu ülkeler kendi topraklarında bir kaosa ve iç
karışıklığa diğer dünyanın tamamının yangın yeri haline gelmesi pahasına
müsaade etmemekteler, kendi topraklarında olacak küçücük bir problemi aşmak
için dünyayı yangın yerine çevirebilmektedirler.
Dünyada var olan açlık sorunu emperyalist batının
doymak bilmez iştahından kaynaklanmaktadır. Mevcut insan nüfusunun iki katını
ve daha fazlasını besleyebilecek kaynaklar batı toplumlarının lüksü ve israfı
için kullanılınca dünyanın diğer halklarının payına darlık ve açlık
düşmektedir. Dünyanın yüzde yirmisi geriye kalan yüzde seksenini paylarını gasp
ederek har vurup harman savurmakta onları yokluğa mahkum edecek şekilde
zenginliklerini çalmakta, imkanlarını sömürmektedir.
Günümüzdeki en büyük sorunlardan kabul edilen
mülteci sorunu batının siyasal iktidarını güçlü kılmak, hegemonyasını daimi
eylemek isteğinin sonucudur. Dünyanın her bir yanını daha güçlü olabilmek için
kana bulaması sonucunda insanlar topraklarında yaşayamaz hale gelmiş ve
topraklarını terk ederek galiplerin, ve müttefiklerinin yaşanabilir
topraklarına canlarını tehlikeye atma pahasına gitmek zorunda bırakılmışlardır.
Sömürgeci galipler göç etmek zorunda bıraktıkları
bu mültecilerle ne topraklarını ne de imkanlarını paylaşmak istememektedirler.
Onları yüz üstü bırakmakta sefaletlerine göz yummaktadırlar. Vicdanları
bulunmayan bu sömürgeci güçler bu mazlum halkların ihtiyaçlarının karşılanması da
henüz vicdanları körelmemiş yarı yoksul halkların sırtına yıkmaktadırlar.
Dindar ve vicdanlı insanlar bu sorunları çözmek
için yırtınmakta ellerindeki kıt imkanları diğer mazlumlarla paylaşmakta
onların acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için gayret göstermektedirler.
Birleşmiş Milletler öncülüğünde düzenlenen dünya
insani zirvesinden beklenildiği gibi hiçbir somut girişim çıkmamış bol bol vaatlerde
bulunup fakir halkların yaptıkları yardımlar üzerinden probağanda yapıp siyasi rant
elde edilmek istenmektedir. Yörük sırtından ağalık yapanlarda bu yardımlarla
siyası geleceğini sağlama almak peşindedirler. Zengin devletler kasalarına
hiçbir şekilde el atmamakta zenginliklerinin küçük bir parçasını dahi
mazlumlarla paylaşmamaktadırlar. Yardım işlerini sivil toplum üzerinden halkın
üzerine yıkıp onların küçük imkanları ve merhametlerini istismar etmektedirler.
Birleşmiş milletlerin insanı zirvesinden olumlu
bir şeyler bekleyenler iyi sonuçların çıkacağına inananlar sorunların
kaynağından çözüm bekleme şaşkınlığında ve akıl noksanlığındadırlar.
Yer yüzünde var olan ifsadın kaynağı zulmün
sebebi haktan ve hakikatten uzak olmak tır. İşleri zulüm ehline tevdi etmek
ifsadın yaygınlaşma sebebidir. Çözüm yeryüzünde fitnenin son bulması, ilahi
vahyin gereği olan İslami hükümlerin uygulanarak adaletin tesis edilmesiyle
mümkün olacaktır.
Tarihin bir ibret levhası
olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet
üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 455. Haftada aynı yer ve
saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ
ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
21
Şaban 1437 (28
Mayıs 16)
Haftanın Basın
Sözcüsü:Musa Kazım yılmaz
Henüz hiç yorum yapılmamış!